Batı Şiiri ve Tevfik Fikret

 

Tevfik Fikret (1867-1915), Türk edebiyatının gerek edebî kişiliği (yenilikçi edebiyat anlayışı) gerekse de düşünce dünyası (çelişkileri, bunalımları, ikilemleri) bakımından sıkça tartışılan şairleri arasında yer almaktadır. Servetifünun Dönemi’nin öncü şairi ve düşünce adamı Tevfik Fikret üzerine birçok araştırma yapılmış ve birçok eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde Fikret’in sanatı ve şiirinden ziyade ağırlıklı olarak onun dava adamlığı, öğretmenliği, etkileri, idealize edilen ya da eleştirilen kişiliği, değişken duygu ve düşünce dünyası ele alınır. Fikret’in poetikası üzerine önemli çalışmalardan birini de Hilmi Uçan’ın Batı Şiiri ve Tevfik Fikret adlı eseri oluşturmaktadır. Söz konusu eser, ilk olarak 2009’da Hece Yayınlarınca, 2018’de de İz Yayıncılıkça yayımlanmış bir inceleme kitabıdır.

 

Hilmi Uçan Batı Şiiri ve Tevfik Fikret’te Osmanlı Devleti’nin Tanzimat’la birlikte etkisini her geçen gün arttıran Batılılaşma çabasına, gelenekle modernin çatışmasına, askerî başarısızlıklarla siyasi belirsizliklere ve Osmanlı aydınının içinde bulunduğu kararsız, huzursuz duruma yer verir. Yazar, kitabında “Uygarlık Krizi ve Yeni Arayışlar”, “Tevfik Fikret’in Kişiliği ve Sanatı”, “Batı Şiiri ve Tevfik Fikret” olmak üzere üç konu başlığı kullanır. Yazar, ilk başlıkta öncelikle Tanzimat Dönemi’nin düşünsel huzursuzluk ve kararsızlığı içerisindeki Osmanlı aydınını ele alır. Yüzyıllardır süregelen edebiyat anlayışının terk edilip Batı’ya öykünen Osmanlı aydınının çıkmazını irdelemeye çalışır. Yazarın “Tanzimat Dönemi’nin devlet adamları ve Tanzimat aydını, kendi geleneği ile Batı’da oluşan yeni düşünceleri kabul arasında gelir gider; bir açmazı, bir çıkmaz sokağı kendi içinde yaşar” cümlesi o dönem aydınlarının iç huzursuzluklarının, kafa karışıklıklarının ve savrulmalarının bir özeti niteliğindedir. Bu noktada Hilmi Uçan, Recai-zâde Mahmut Ekrem’in çizdiği yol haritasını uygulamaya geçiren kişinin Servetifünun şiirinin lideri Tevfik Fikret olduğunun altını çizer.

 

Kitabın ikinci bölümünde, Tevfik Fikret’in yaşamına, kişilik özelliklerine ve sanat anlayışına yer verilir. Maddi açıdan zorluk çekmeden Aksaray’da bir konakta yaşayan Fikret’in kişiliğinde, hacca giden annesini Hicaz’da bir kolera salgınında on iki yaşındayken kaybetmesinin ve yirmi dört yıl ayrı kaldığı babasının sürgünde ölmesinin etkili olduğu belirtilir. Ölüm olgusunun onun kişiliğine kolay incinme, hassaslık, duyarlık ve karamsarlık yüklediğine dikkat çekilir. Hilmi Uçan, insanlarla bir araya gelmekten kaçınan Fikret’in aşiyanına sığınarak çevresinden olabildiğince yalıtılmış bir yaşamı tercih etmesini, arkadaşlarıyla yaşadığı kırgınlık ve dargınlıklarını onun bu hassas, karamsar kişiliğine bağlar. Fikret, dönemini, yönetimi ve toplumu beğenmez, onları suçlayıcı bir bakışla sorgular. İç huzursuzluğu onu kimi zaman isyana kimi zaman da çaresiz bir suskunluğa sürükler. Varlık-yokluk, inanç-inançsızlık, iyimserlik-kötümserlik, sevinç-hüzün, övgü-sövgü arasında sürekli gidip gelir. Dönemin ağır atmosferi, zorlukları onun zihin dünyasını bir hayli meşgul eder ve yorar. Bu noktada ‘aşiyan’ ona huzur veren sıcak bir yuva, rahatsızlıklarını haykırmasına olanak sunan korunaklı bir mekândır. Burada dilediğince şiirlerini yazar ve resimlerini çizer. Uçan, Tevfik Fikret’in sanat anlayışında François Coppée, Alphonse de Lamartine, Charles Baudelaire, Alfred de Musset, Sully Prudhomme gibi Fransız şairlerinden övgüyle söz ettiğini belirterek şiirlerinde estetikten çok düşüncenin baskın olduğuna dikkat çeker.

 

Hilmi Uçan Batı Şiiri ve Tevfik Fikret adlı kitabının esere adını veren üçüncü bölümünde önemli karşılaştırmalar yaparak şairin özellikle François Coppée’den esinlenme, anıştırma, aşırma yoluyla kaleme aldığı şiirleri tespit etmeye çalışır. Coppée’nin ‘Les Mois’ (Aylar) şiiriyle Fikret’in ‘Aveng-i Şühûr’ (Aylar Demeti) şiirleri arasında gönderge, anıştırma, sözcük, imge düzeyinde benzerlikler olduğuna yer verilir. Yine, Coppée’nin ‘L’Épave’ (Kalıntı/Enkaz) şiiriyle Fikret’in ‘Balıkçılar’ şiirlerinin başa baş biçimde ‘deniz, balıkçı ailesi, denize açılma, açlık, yoksulluk, ölüm’ kavramları üzerine kurgulandığı ortaya koyulur. Hilmi Uçan, kitabında, Tevfik Fikret’in Coppée ile benzerlik gösteren yirmi sekiz şiirini tespit ederek karşılaştırır. Bu karşılaştırmayı, Baudelaire’den on iki, Musset’den dört, Prudhomme’dan iki şiir izler. Yazarın tespitine göre, Tevfik Fikret’in Türk edebiyatında en bilindik eseri olarak değerlendirilebilecek “Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin/Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!” nakaratıyla seslendiği ‘Hân-ı Yağma’ (Yağma Sofrası) şiiriyle Victor Hugo’nun ‘Joyeuse vie’ (Mutlu Hayat) şiirleri arasında öykünme, yansılama düzeyinde bir metinler arası ilişki vardır. Uçan, Cemil Meriç’in bu şiiri başarılı bir tercüme, bir pastiş olarak değerlendirdiğinin de altını çizer. Hugo’nun şiirindeki “Sizin zenginlikleriniz bu acılardan doğmakta/Prensler! Sizin cömertliklerinizi bu yoksulluklar besliyor” dizeleriyle Fikret’in “Verir zavallı memleket, verir ne varsa: Mâlini/Vücûdunu, hayâtını, ümidini, hayâlini” dizeleri yoksul halkın sömürülüşü noktasında benzerlik taşımaktadır.

 

Hilmi Uçan’ın Batı Şiiri ve Tevfik Fikret adlı eseri; yaşadığı dönemin siyasi iklimi, sorunları ve çalkantılarıyla boğuşan, çoğu zaman da kendi iç dünyasında önemli kırılmalar yaşayan Tevfik Fikret’in şiirleri üzerine metinler arası bir inceleme olarak öne çıkmaktadır. Hilmi Uçan, Servetifünun Dönemi’nin öncü şairi Tevfik Fikret’in François Coppée, Alphonse de Lamartine, Charles Baudelaire, Alfred de Musset, Sully Prudhomme gibi Fransız şairlerden esinlenerek şiirler yazdığını birebir örnekler ve benzerliklerle tespit ederek kitabında ortaya koyar. Yazarın Fransızca orijinal metinlere ulaşarak onları Fikret’in şiirleriyle karşılaştırması, bunu yaparken de anıştırma, yansılama, öykünme, alıntılama gibi terimlerle adlandırması, tespit ettiği şiirlerdeki yerdeşlikleri sözcük, imge ve sözce açısından tablolarla göstermesi edebiyat araştırmacıları açısından Batı Şiiri ve Tevfik Fikret adlı eseri daha da işlevsel kılmaktadır.

 

Erhan Akdağ 

 

Yitiksöz Sayı - 9