Birden Beliren Apansız Kaybolan

 

Mevlâna İdris benim için önce Nedim Ali ve Kâmil Aydoğan’la birlikte, İkindi Yazıları’ydı, Maraş’a özgü bir dili geliştirmeyi sürdüren bir şairdi. Üslubuyla giderek ayrıştı, bir adaya dönüştü. Yazdıklarıyla her yerdeydi ama sanki kişi olarak ulaşılmazdı. Mekânlardan süzülüp geçerdi, geriye söyleyecek tek sözü kalmamış veya sadece başka, bambaşka bir şeyin peşindeymiş gibi. Şaşırtıcı değil, sahte hiç değildi. Dönemler onu değiştirmedi, kim ise işte öyle derinleşmeye devam etti.

 

Nereye gitsem de bir iz bıraktığını görüyorum. 28 Mart’ta bir programa davet edilmiştim Sultanbeyli’de. Sehpa üstünde İnşa dergisini gördüm.

 

İsim olsun derginin mizanpajı olsun çok hoşuma gitmişti. Meğer Mevlâna İdris koymamış mı o ismi? Sultanbeyli vefalı bir ilçe. Belediye’deki ilgili ekip de bir kütüphaneye vermişler adını Mevlâna İdris’in.

 

Bir süredir Kandisky’ye ait bir anekdotla birlikte aklıma düşüyor. Kandisky, Sovyet Devrimi'nden sonra bazı tablolarını bir fabrika yemekhanesine asar ki işçiler yemek yerken baksın, üzerlerine düşünsünler. Tabloları özellikle işçiler için bir anlam ifade etsin, onlara bir şeyler söylesin… Ancak yemekhaneye girip çıktıkça, hiçbirinin tablolarla ilgilenmediği izlenimi edinir. Tedirgin olur, kendini sorgulamaya başlar. Derken bir tablosu yerinden kaldırılır bir sebeple. İşçiler boşluğu birbirlerine gösterir, sorular sorarlar. Ressam işte o zaman işçilerin tablolarını gördüğünü, fark ettiğini anlar.

 

Mevlâna İdris benzeri bir etki bıraktı göçerken, üzerimizde. Oturup üç beş cümle konuştuğumuz olmadı. Telefonla birkaç kez konuşmuşuzdur, daha çok Twitter dm’den yazışırdık. İlk kez 90’ların sonunda, İBB’ye Hatice Öncül’ü ziyaret için gittiğimde tanımıştım. Fatih’te de karşıma çıkar gibi olur ve kaybolurdu.Bunu düşünmek sızılara yol açıyor, sorulara. Daha fazla görüşmek mümkün müydü bilmiyorum ama daha yakından selamlaşabilirdik. Bu bize iyi gelirdi, o sahiciydi çünkü. Kelimeleri metinleri mısraları nağmeleri, kendine hastı.

 

Bütün bunlar kendi âleminde takılan bir yazar olduğu anlamına da gelmiyor. 2017’de mahalle sakini, bağımsız metin yazarı Fatma Sancak, sosyal medyada 35 yıldır aynı pencereden izlediği, ağaçlarının yetişmesinde pay sahibi olduğu Rumeli Park’ın yer altı garajı yapılmasını getirecek projeye karşı bir kampanya başlatmıştı. Destek verdiğim bu kampanyaya Mevlâna İdris de dahil oldu, başka yazarlar da ilgilendi, Aziz Babuşçu’ya ulaştı sonunda eleştiriler. Bir mahalle parkıyla ilgili endişeler, Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde bir karşılık buldu sonunda.

 

Birkaç yıl önce Üsküdar Kitap Fuarı’nda gözüme ilişti, yerimden kalkıp seslendim ama çoktan geçip gitmişti. Vefatından yedi sekiz ay önce, Maraş’tan birkaç fotoğraf göndermişti dm’den.

 

Küçük rastlaşmalar, denk gelmeler. Sonra birden süzülüp kaybolduğunu fark ederdim. Bir yere gecikmiş gibi geçip giderdi. Hep o gecikme haletini yansıttığını daha sonra fark edecektim. Oysa yazmıştı şiirde:

 

GEÇ KALDIM

 

Bu içimizi ısıtan güneş

Özenle kurduğumuz evler

Aşk için büyüdüğümüz günler

Yorgunluklarımız

O aziz acılarımız savaşlar

Demek hepsi

Burada kalıyor öyle mi

Boşuna yaşadık desene

Özgür bir yürek olmaktı en güzeli

 

“Geç Kaldım” diyen geç kalmamıştır yüreğin özgürleşmesine,’’ diye bir notla paylaşmıştım bu şiiri 8 Haziran 2022’de.

 

Naif mısraların şairi, Salih Zengin’in kabri başına gittiğimde hediye ettiği çizimdeki büyülü kelimeler fışkıran torbası sırtında dünyayı dolaşan gezgin misali yaşıyor değil mi aramızda hâlâ… Tam zamanında saçılıyor harfler torbada açılan bir delikten ve birbirini bularak veriyor mesajını; biri birkaç yıldız takacak gökyüzüne, biri çay hazırlayacak, başka biri… Büyük torunum Kaan’a da değdi sesi sözü, şanslıyım. Mektuplar, yarım ay, kedili bir kulübe, harfler, dondurma, kasırga ve meltem, çocuksu ihtiyar, gözlüklü kız, kalemlik, sincap, balıklar, çocuklar, kuşlar ve daha neler neler, asla tekinsiz görünmeyen mahlukatın binbir yüzü, bilimum masal kahramanları, hepsi, hepsi paylaştıkları iyiliklerin güzelliklerin peşinde koşarak, hatırını sormaya devam ediyorlar şükranla, Dağıstan Çetinkaya’nın çiziminde.

 

Cihan Aktaş 

 

Yitiksöz Sayı-23