Mehmet Akif İnan'ın Edebiyat Tarihçiliğine Dair Notlar

 

Edebiyat tarihi, edebî eserleri ve edebî şahsiyetleri kronolojik ve sistematik bir biçimde inceleyen bilim dalıdır. Bu bilim dalının sistemli bir hâle gelmesi ve edebiyat tarihi adı altında sistemleştirilmesi geç bir zaman dilimine rastlar. XV-XVI. yüzyıllardan itibaren teori, tenkit, antoloji, biyografi ve bibliyografya çalışmaları varlık göstermeye başlasa da bunların değişik türleri ihtiva etmemeleri, kronolojik ve sistematik bir prensibe bağlı olmamaları sebebiyle edebiyat tarihi olarak adlandırmak doğru bulunmaz.

 

Mehmet Akif İnan ve Edebiyat Tarihçiliği

 

Türk edebiyat tarihçiliği, Batı’daki örneklerinden yararlanarak Batı’dan çok sonra ortaya çıkmıştır. Klasik döneme ait olan tezkireler, bibliyografya, teori ve antoloji kitapları bir edebiyat tarihi olmasalar da edebiyat tarihi için malzeme teşkil ederler. Türk edebiyatındaki ilk örneklerinden itibaren edebiyat tarihçiliği, günümüzde de çeşitli disiplinlerle ortaklaşa hareket ederek önemli bir kaynak olmayı sürdürür. Farklı isimler edebiyat tarihi eserleri kaleme alır.  Şair Mehmet Akif İnan da edebiyat tarihçiliği adına eserler vermiş bir isimdir.

 

Mehmet Akif İnan; 1940 yılında Urfa’da doğar, lise son sınıfa kadar Urfa’da eğitim görür daha sonra Maraş’ta liseyi tamamlar. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirir. Aile içerisinde babasının yönlendirmesiyle edindiği okuma kültürü, yazarın sonraki hayatında da önemli bir yer kaplar. Yetiştiği coğrafya ve kültür sebebiyle geleneklerine bağlı olan Mehmet Akif İnan’ın eserlerinde gelenek önemli bir unsur olarak yer alır. Maraş Lisesinde tanıştığı Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Alaeddin Özdenören gibi önemli isimlerle dergicilik faaliyetlerinde bulunan yazar, eserleriyle de İslami Türk şiirinin önde gelen isimlerinden biri olur. Eğitim-BirSen Yayınları bu eserleri Mehmet Akif İnan Eserleri adıyla basmıştır.

 

Şair, öğretmen, sendikacı kimlikleriyle tanınan Mehmet Akif İnan, edebiyat tarihi ile de ilgilenir. Onun Cumhuriyet’ten Sonra Türk Şiiri isimli mezuniyet tezi, Eğitim-Bir-Sen Yayınları tarafından basılır ve şairin edebiyat tarihçiliğine ilgisini göstermesi bakımından önemlidir. 1923 ile 1970 yılları arasındaki şiir çevresi hakkında bilgilerin verildiği bu kitap, edebiyat tarihi olarak adlandırılır. İnan, bu eseri kaleme Mehmet Akif İnan'ın Edebiyat Tarihçiliğine Dair Notlar alırken kendisine destek olan edebiyat tarihçisi Kenan Akyüz’e teşekkür eder. 1923 yılında ülkenin kabul ettiği yeni yönetim sistemi ve içinde bulunduğu siyasi ve sosyal ortamla şekillenen Cumhuriyet dönemi edebiyatının kendisinden önceki edebiyattan tamamen kopuk olmadığı görüşünden hareket eder. Bu sebeple Cumhuriyet edebiyatına ortam hazırlayan II. Meşrutiyet devri siyasi, sosyal ve edebî ortamına eserinin ilk kısmında yer verir. II. Meşrutiyet devrinde etkili olan Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık fikir akımları hakkında kısa bilgiler verdikten sonra “Milli Edebiyat Devrinin Edebi Görünüşü” başlığı altında dönemin edebiyat ortamı hakkında değerlendirmelerde bulunur. Kitabın ikinci kısmında ise “Cumhuriyet Devrinin Sosyal ve Edebi Görünüşü” başlığı altında Cumhuriyet edebiyatına dair bilgiler verir. İnan, bu kısımda Cumhuriyet ilan edilir edilmez Cumhuriyetçi fikir ve sanatçılar ekibini yanında bulamaması, o yıllardaki tanınmış yazarların isimlerini Cumhuriyet’in ilanına kadar duyurmuş olmaları sebebiyle asıl Cumhuriyet edebiyatının 1930’larda başlamış olduğunu söyler. Kitapta üzerinde durduğu sanatçıların Cumhuriyet eğitiminden geçmiş ve onun kurumlarında yetişmiş sanatçılar olduğunu belirtir. Cumhuriyet’in ilan edildiği dönemin sanatçılarının genellikle şöhretlerini Cumhuriyet’ten önce yapmış kişiler olması, bazılarının daha önceki Tanzimat, Serveti Fünun, Fecri Ati gibi edebî topluluklarda yer almaması, konu dışında kalması ve tamamen müstakil bir şiir anlayışına sahip olması sebebiyle çalışmaya dâhil edilmez. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şairliğinden ve şiirlerinin özelliklerinden, Ahmet Kutsi Tecer’in Millî edebiyatla başlayan Halk edebiyatına ve folklora yönelme hareketinin modern örneklerini en başarılı şekilde veren kişi olduğundan söz eder. Nâzım Hikmet’in 1940 şiirini ideolojik anlamda etkilemiş bir isim olduğunu belirtir. Necip Fazıl Kısakürek’in kendisinden önceki şairlerden farklı olduğunu söyleyerek kendisinden sonraki şairleri de büyük ölçüde etkileyecek kadar önemli bir şair olduğunu anlatır. Bazı kişilerin onu Batılı şairlerin özellikle sembolistlerin izleyicisi olarak göstermelerini yanlış bir tespit olarak değerlendirir. Necip Fazıl’ın Batı şiirine tamamen ilgisiz olmadığını söyler ancak ondaki sembolizmin Batı şiirindeki gibi estetik ve poetik bir kaygı olmadığını, daha çok hakikati arama ve bulma şeklinde ulaştığı bir üslup olayı olduğunu anlatır. Ahmet Muhip Dıranas’ın asıl Cumhuriyet şiirinin en başarılı örneklerini verdiğini, Cahit Sıtkı Tarancı’nın önceki şairlerle Orhan Veli arasında bir köprü olduğunu söyler. Asaf Halet Çelebi’nin orijinal bir şiir kurduğunu, ciddi bir araştırmaya dayandırmadığı hâlde Asaf Halet’in Naili ve Şeyh Galip ile üslup yakınlığının olduğunu düşündüğünü söyler. Çalışmasında bu isimlerle ilgili bir bibliyografyaya da yer verir.

 

Kitabın devamında “1940 Sonrası” başlığının altında I. Yeni hareketinden, Orhan Veli şiirinden bahseder ve Orhan Veli bibliyografyasına yer verir. Sonrasında “Mavi Hareketi” başlığı altında bu hareketin çerçevesini çizer ve Attilâ İlhan hakkında değerlendirmelere ve bibliyografyaya yer verir. “İkinci Yeni Hareketi” başlığı altında bu hareketin özellikleri ve temsilcilerine dair bilgi vererek Edip Cansever, Turgut Uyar isimleri üzerinde durur. Bu şairlerin bibliyografyalarına da yer verir. Sonuç kısmıyla genel anlamda Cumhuriyet sonrası Türk şiirini değerlendirir ve çalışmasını tamamlar. Çalışmada incelediği yazarlara dair bibliyografyalara yer vermesi önemlidir. İnan’ın dönemleri ve toplulukları ele alırken bu toplulukların bütün mensuplarından bahsetmemesi dikkat çekicidir. Örneğin İkinci Yeni hareketinden söz ederken sadece Edip Cansever ve Turgut Uyar’ı gündemine alması ya da Birinci Yeni hareketinden söz ederken sadece Orhan Veli üzerinde durması bu çalışmanın topluluk, dönem, eser, şahıs, tür ve metinler bağlamında kuşatıcı olmadığını gösterir.

 

Bu eserin yanı sıra Mehmet Akif İnan, Yeni Türk Edebiyatı isimli bir ders kitabı yazar ve bu kitap da kendisinin edebiyat tarihi kitapları arasında zikredilir. Yaygın Yükseköğretim Kurumu, Eğitim Enstitüleri, Türkçe Bölümü, Sınıf III, Yeni Türk Edebiyatı adıyla çıkan ve 1977-1978 Eğitim-Öğretim yılında ders kitabı olarak okutulan bu kitap, toplamda beş bölümden oluşur. “Meşrutiyetten Cumhuriyet’e Geçiş Dönemi”, “Cumhuriyet Devresi Edebiyatı”, “Çağdaş Edebiyat”, “1940 Sonrası Şiir ve Garip Hareketi”, “Atatürk ve Nutuklarından Seçmeler” başlıklarını taşıyan bu eserde Meşrutiyet dönemi ve Cumhuriyet dönemi edebiyatı işlenir. Bu kitabın şu an bir baskısı yoktur.

 

Mehmet Akif İnan’ın Diğer Eserlerinde Edebiyat  Tarihçiliğine Dair İzler

 

Mehmet Akif İnan, bu eserlerinin yanı sıra çeşitli yazılarında edebiyat ve edebiyat tarihi meselelerine eğilir. Bir edebiyat tarihi olarak adlandırılamasalar da edebiyat ve edebiyat tarihine dair problemlere eğilen bu tür yazılar, M. Akif İnan’ın edebiyat tarihçiliği hakkında bilgiler verir. Edebiyat ve Medeniyet Üzerine isimli eserinde İnan’ın deneme yazıları bulunur. Bu yazılarda Halk edebiyatı, Eski edebiyat ve edebiyattaki yenileşme hareketleri ile bu edebiyatların kaynakları hakkında bilgiler vererek edebiyatın döneminin bir aynası olduğunu ve dönemin durumu ile parçalanmaz bir bütünlük arz ettiğini dile getirir.

 

İçinde bulunduğu çağın hastalığını “edebiyatsızlık” olarak nitelendiren İnan’ın Edebiyat, Kültür ve Sanata Dair isimli eserinde dönem edebiyatının değerlendirmesini yaptığı yazılarının yanı sıra şiir tahlili denemesi yaptığı yazıları vardır. Bir araştırmacı-incelemeci kimliğine sahip olan Mehmet Akif İnan’ın “Bir Tahlil Denemesi I-II-III-IV-V-VI-VII” isimleriyle adlandırdığı ve Mavera dergisinde yayımladığı yazıları da bu eserdedir. Bu yazılarda Şeyh Galip’in gazellerini ve beyitlerini tahlil eden şair, Eski edebiyattaki ustalığını gösterir.

 

Portre Gölgeleri I isimli eserinde ise “Edebiyat Âlemi” başlığı altında “Öncüler” alt başlığıyla Yunus Emre’nin her çağ için yeni ve diri olduğunu, Mevlana’nın Peygamber varisi bir âlim olduğunu ve bu isimlerin şiirin öncüleri olduklarını anlatır. “Sonrakiler” başlığı altında da Avnî’nin padişah şairlerimizin en büyük şairi olduğunu söyler. Bu başlık altında Fuzuli’nin Bağdat’taki mezarının yıkılarak yol yapılmasına tepki gösterdiği, Kerbela belediyesini Fuzuli’nin türbesini ortadan kaldırdığı için eleştirdiği ve dönemin Kültür ve Turizm Bakanı’ndan bu meseleye çözüm talep ettiği yazıları da yer alır. Kerbela’nın bu vefasızlığına karşı Urfa halkının Nabi’nin mezarına sahip çıkmasını övdüğü bir yazısı da bu başlık altındadır. İnan bu yazılarında Mehmet Âkif’in yetiştiği ortamdan bahsetmiş, İslam’ın ilk defa Âkif ile birlikte şuurlu olarak şiire yansıdığını ve Türk şiiri için bir önder olduğunu dile getirmiştir. Bunların yanı sıra Âkif’in ölümünün kırk üçüncü yıldönümünde yaptığı konuşmanın yazısı da bu kısımda bulunur. Bu yazılarda Tevfik Fikret hakkında Prof. Dr. Ayhan Songar’ın “Tevfik Fikret’in dengesiz ve hasta bir ruhi yapısı olduğunu” söylemesi üzerine verilen tepkileri yersiz bulduğunu açıklar. Edebiyat tarihi için dosyanın tamam olmasının yeterli olduğunu dile getirdikten sonra Fikret’in dosyasının da tamam olduğunu, Fikret’in hastalıklı bir yapısı olduğunun yaşayış ve şiirlerinden de belli olduğunu anlatır. Yahya Kemal’in ölümünün yirminci yılında kaleme aldığı bir yazı ile doğumunun yüzüncü yıldönümünde yaptığı konuşmasına dair bir yazı da bu bölümde bulunur. Bunun yanı sıra bu kitapta “Ölümü Öldürenler” başlığı altında Cahit Zarifoğlu ile arasındaki samimiyetten, onun şiirinin özelliklerinden bahseder. “Dikkat Çekiciler” başlığı altında 1960 sonrası Türk şiirimizin en iyi isimlerinden saydığı Alaeddin Özdenören’den bahseder. “Ara Grup” başlığı altında Hüseyin Cahit Yalçın’ın, dini bilmediği hâlde Meşrutiyet’e aykırı olduğunu öne süren Meşrutiyet aydınının tipik örneği olduğunu anlatır. Nâzım Hikmet’in içerden ve dışardan okuduğu örneklerle kendine bir şiir yarattığını, şiirinde ideoloji olmasa da başarılı bir şair olamayacağını çünkü fıtratında büyük şairlik olmayan biri olduğunu dile getirdiği yazıları da bu bölümdedir.

 

Öğretmen, sendikacı, şair kimlikleriyle bilinen yazarın edebiyat tarihine olan ilgisi deneme yazılarında ve eserlerinde görülür. Edebiyat tarihi olarak adlandırılabilecek iki eseri bulunan Mehmet Akif İnan, bu eserlerinde kronolojik bir sırayla Meşrutiyet döneminden başlayarak 1940 sonrası Türk edebiyatına kadar incelemelerde bulunur. Bu eserler göz önüne alındığında İnan’ın şiir türü üzerine yoğunlaşmış bir inceleme yöntemi olduğu görülür.  Edebî topluluğu, edebiyat anlayışını içerisinde bulunduğu sosyal, siyasi, kültürel ortamdan ayrı düşünmeden aktaran İnan; edebiyat tarihlerinin arka planında bu unsurlara da yer verir. İnan’ın dönemleri ve toplulukları ele alırken bu toplulukların bütün mensuplarından bahsetmemesi dikkat çeker. Bu çalışmaların topluluk, dönem, eser, şahıs, tür ve metinler bağlamında kuşatıcı olmadığını gösterir. Bu sebeple eserlerinde disiplinler arası bir anlayış söz konusu değildir. Çalışmaların bu şekilde olmasının sebebini eserlerin ders kitabı amacıyla hazırlanması ve edebiyat tarihi meraklılarına ilk elden bilgi veren kaynaklar olması sonucuna bağlamak mümkündür. 

 

Gamze Nur Aka 

 

Yitiksöz Sayı-20