Soylu Yürüyüşün Destanı: Malcolm X

 

Malcolm X, Amerika’daki insan hakları mücadelesine yön ve anlam kazandıran (Malcolm X, 2017: 7) önemli bir dava adamıdır. Onun hayatı çok katmanlı ve karmaşıktır. Aslında Malcolm X’in hayatı ırkçılığın yol açtığı trajediler ve insani kayıplar hakkında ibret verici bir hikâyedir (Malcolm X, 2020a: 11). Buradan hareketle Malcolm X’in bir insanın hayatında yaşayabileceği her türlü travmatik ve trajik durumu tecrübe ettiğini söylemek abartılı olmaz. O daha doğmadan bir Baptist Vaizi olan babası Rahip Earl Little, kukuletalı bir sürü Ku Klux Klan atlısı tarafından tehdit edilir (Haley, 2020: 123). Henüz dört yaşındayken evleri yanıp kül olur (Young, 2015: 6). Altı yaşındayken babası feci bir şekilde öldürülür (Malcolm X, 2018: 25). Malcolm hayatı boyunca babasının ölümünden kaynaklanan olumsuz etkileri üzerinden atamaz (Marable, 2014: 38). Annesi otuz dört yaşındayken sekiz çocukla yapayalnız ve dul kalır (Haley, 2020: 139). Aile maddi olarak zor günler geçirir. Öyle ki Malcolm ve kardeşleri kimi zaman yetersiz beslenmeden dolayı baş dönmesi yaşar. Louise, çaresiz bir şekilde aileyi ayakta tutmaya çalışır (Marable, 2014: 39). “Ailemiz bir çeşit psikolojik çürümeye müptela olmuştu. Bu da belki ileri derecede yoksullaştığımızın kesin ve somut bir işaretiydi” diyen Malcolm, bir şeyler yiyebilmek için ya konu komşunun eşiğini aşındırır ya da dükkânlardan ufak tefek şeyler yürütür (Haley, 2020: 144-145). Little ailesi hayatta kalabilmek için ne kadar çaba sarf etse de yeterli olmaz. Devlet, Malcolm X başta olmak üzere bütün çocukları annesinden ayırıp evlatlık olarak sağa sola yerleştirir. En sonunda annesi Louse Little, ruhen ağır bir çöküntü yaşar. Aklını yitirişi mahkeme kararıyla tespit edilir ve Kalamazoo’daki Eyalet Akıl Hastanesine götürülür. O hastanede yirmi altı yıl kadar yatar. Malcolm X, Michigan’da yaşarken sık sık annesinin ziyaretine gider. Annesinin acıklı hâlini gördüğü her defasında derin bir eleme boğulur. “Şuna kesin olarak inanıyorum ki, bu memlekette devletin sosyal yardım kurumları tarafından yıkılıp dağıtılmış bir yuva varsa o da bizim yuvamızdır! Bizim istediğimiz tek şey, bir arada yaşayıp gitmekti; bunun için elimizden ne geliyorsa yapıyorduk” diyen Malcolm, yuvalarının yıkılmasını hiçbir zaman anlayamaz (Haley, 2020: 154-156). O, yoksullar yurdu memurlarını, ailesini parçaladıkları için asla affetmez (Young, 2015: 18).

 

Kıvrak bir zekâya sahip olan Malcolm, okulunun en başarılı öğrencilerinden biridir (Young, 2015: 21). Avukat olmayı hayal eder. Ancak bir zencinin avukat olmasının imkânsız olduğunu iddia eden İngilizce öğretmeni Richard Kaminska bu konuda Malcolm’un bütün umutlarını elinden alır. Bunun üzerine Malcolm’un notları hızlıca düşer ve onun haşarılığı artar. Birkaç ay sonra ise okuldan atılır (Marable, 2014: 43-44). Bu durum Malcolm X’in hayatında derin bir kırılmaya neden olur. Suça dair her ne varsa yaşamını istila eder. Bu bağlamda uyuşturucu, hırsızlık, kumar ve benzeri suçlara bulaşır. Doğal olarak bu yol hapishanede son bulur (Young, 2015: 7). Hapishanede sürekli olarak Tanrı’ya sövdüğü için insanlar ona İblis der. (Young, 2015: 50). Kayıtsız ve kaybetmeye mahkûm hayat biçimi onu her geçen gün daha da tüketir (Young, 2015: 36). “Uyuşturucular hayatımın kanı canı olmuştu artık. Öyle bir duruma gelmiştim ki, her gün çok miktarda esrarlı sigara ya da kokain kullanarak, hatta bazen ikisini birden içerek her türlü dertten, her türlü endişeden sıyrılıp gidiyordum” (Haley, 2020: 364) diyen Malcolm, tam bir günah timsali hâline geldiğini vurgular (Haley, 2020: 402). Bununla birlikte o, en yasadışı faaliyetlerini ailesinden ve dostlarından gizleyebilecek kadar zeki ve yaratıcıdır (Marable, 2014: 72).

 

Malcolm X’in hayatındaki dönüm noktalarından birisi de Elijah Muhammed’le tanışmasıdır. Çünkü bu karşılaşma onun kendini bulma yolculuğunun başlangıç noktasıdır. Paramparça olmuş benliğini tekrar inşa edebilmek için Elijah Muhammed’e bütün benliğiyle bağlanır. Ona nefer toplamak için yakalayabildiği en küçük bir fırsatı bile değerlendirir (Haley, 2020: 419). Ancak Malcolm X’in bütün samimiyetiyle siyahilerin özgürlüğü adına verdiği mücadele bazılarını rahatsız eder. O, yeryüzünde hiç kimseye göstermediği bir saygıyla Elijah Muhammed’e bağlıyken Elijah, Malcolm X’i kıskanır ve ona haset eder. (Haley, 2020: 443). O, hürmette hiçbir zaman kusur etmemişken içinde bulunduğu topluluk Malcolm’u başkaldırmış bir asi olarak gösterir (Haley, 2020: 608). Malcolm X, Elijah Muhammed’den koptuktan sonra daha serbest düşünmeye ve hakiki İslam’a yönelmeye başlar (Malcolm X, 2018: 50).

 

Hapishane hayatı Malcolm X için kitaplara yönelmesiyle birlikte bambaşka bir boyuta evrilir. Bu noktada “zindan, bütün gücümle okumaya yüklenme fırsatı verdi bana” diyen Malcolm X, daha farklı bir yaşama sahip olsa yahut üniversiteye gitse de kitaplara ilgisinin bu denli yoğun olamayacağını vurgular. O, “günde on beş saatlik yoğun bir çalışma ortamına girerek cehaletime meydan okuyabilmem, zindandan başka nerede mümkün olabilirdi?” (Haley, 2020: 416) derken esasında krizlerini fırsata çevirmenin haklı gururunu yaşar. Kötü alışkanlıkların ruhunu ve benliğini ne denli tahrip ettiğinin farkına varan Malcolm X, ruhunun ve benliğinin yara almış her noktasına kitaplarla merhem sürer. Varoluşunu anlamlı kılma noktasında kitaplar onun pusulası olur. Bu bağlamda kendisini eğitmeye kararlı olan (Young, 2015: 51) Malcolm X, yapayalnız odasına kapanarak sürekli okumayı tercih eder (Haley, 2020: 407). “Okumanın bana kazandırdıkları üzerinde sık sık düşünürdüm. Okumak hayatımın mihverini değiştirmişti, ta hapisteyken biliyordum bunu. Bunu iyiden iyiye anlıyorum artık. Okuma yetisi, içimde nicedir akıl yoluyla dirilmeyi arzulayan uyuşuk yeteneklerimi bir bir uyardı” diyen Malcolm X, okuduğu her yeni kitapla daha da geliştiğine inanır. Okumak onun duyarlılığını artıran temel unsur olur. Mektebi de medresesi de kitaplardır. Malcolm X, imkânı olsa hayatının geri kalanında sadece kitap okumak istediğini vurgular. (Haley, 2020: 415-416). Malcolm X’in hayatında dikkate değer bir nokta ise Muhammed Ali ile olan abi kardeş ilişkisidir. Muhammed Ali, onun himayesi altında dünya sahnesine kucak açar ve siyahi gururun, siyahi bağımsızlığın uluslararası sembolü olarak ortaya çıkar (Roberts & Smith, 2020: 20). Babalarının kırık hayalleri ve parçalanmış hayatları omuzlarına çöken Malcolm X ve Muhammed Ali, hissettikleri büyük acıyı ve öfkeyi sarsılmaz bir gurura dönüştürmeyi başarırlar (Roberts & Smith, 2020: 28). Malcolm X ve Muhammed Ali ayrılmaz ikili olur. Bu noktada çevrelerinde yer alan insanlar onların kardeş kadar yakın olduklarını iddia ederler (Roberts & Smith, 2020: 278).

 

Malcolm X, açık ve araştıran bir zihne sahiptir. O, inandığını ve düşündüğünü açıkça söylemekten çekinmez. (Malcolm X, 2017: 8). Gerçekleri araştırıp ufkunu genişletme noktasında sınır tanımaz bir merakı vardır (Marable, 2014: 95). İnandığı davaya kendini adama ve hayatını disipline etme gücü olağanüstüdür (Marable, 2014: 94). Umudun ve insan onurunun bir temsilcisi (Marable, 2014: 471) olan Malcolm X aynı zamanda ödün vermez bir mücadelecidir (Malcolm X, 2020ki: 7). Kafasına koyduğu şeyi gerçekleştirebilmek için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. (Haley, 2020: 403). Onu özgün kılan en önemli özelliği ise samimi olmasıdır. Bu noktada “eğitimli değilim, herhangi bir alanda da uzmanlığım yok. Ama samimiyim ve benim samimiyetim benim kimliğimdir” (Malcolm X, 2018: 157) diyen Malcolm X, bu özelliğini hiçbir zaman kaybetmez. (Malcolm X, 2018: 158). O, aynı zamanda doğal bir liderdir. Çekiciliği, konuşma ve düşünme becerileri insanları hayran bırakır (Marable, 2014: 42). Amerikan toplumu ile dünya genelindeki bir milyardan fazla Müslüman arasında köprü olur (Marable, 2014: 470). Kısacası Malcolm X, şahsi güvenliğini umursamadan, hayatını tamamen siyahların güçlenmesine adamış ödünsüz bir karakterdir (Malcolm X, 2020a: 8).

 

Malcolm X, firesiz bir dava adamıdır. Öldürüleceğini herkesten daha çok bilen ama son âna kadar hak bildiği yoldan dönmeyen bir diriliş eridir. Zira o; insanın imtihan, tecrübe ve sıkıntılarla olgunlaşabileceğinin farkındadır (Malcolm X, 2017: 11). Ezilmiş, hor görülmüş ve aşağılanmış siyahilere kendilerini bulma ve birey olma noktasında nefes olmuştur. “Tarihi ve kültürel geçmişi olmayan bir ulus, ölü bir ulustur, tıpkı kökleri olmayan bir ağacın ölü bir ağaç oluşu gibi” (Malcolm X, 2017: 25) diyen Malcolm X, korkusuz ve yüksek bir sesle halkını köklerine sahip çıkmaya davet etmiştir. Özgürlük, Malcolm X’in olmazsa olmazıdır. Bütün konuşmalarında özgürlüğün önemine değinir. Özgürlük için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini vurgular (Malcolm X, 2020b: 124). O, tüm samimiyetiyle; özgürlük, adalet, eşitlik ve tüm insanların saadetini ister (Malcolm X, 2020b: 160). Çünkü o köleliğin, aşağılanmanın, yok sayılmanın, kimsesizliğin, mutsuzluğun ve umudunu kaybetmenin acısını iyi bilir.

 

Malcolm X, beyaz adamın ruhunu ve niyetini çözme noktasında çok başarılıdır. Ona göre Batı, yani Hristiyan dünyası rengine göre insana değer verir. (Malcolm X, 2020a: 42). O, beyaz adamın siyahları alınıp satılabilen bir çuval patates gibi gördüğünü öne sürer ki bu iddiasında oldukça haklıdır. Malcolm X’e göre Afrika kökenlilerin birçoğu beyazlar tarafından köle diye suçlanarak aşağılanır. Hatta siyahlar, beyazlara şapka çıkarmak ve kaç yaşında olursa olsun, onlara “Efendim” diye hitap etmek mecburiyetindedir. Beyazlar için siyah çocuklar değersiz bir eşyadan ibarettir. Bu yüzden masum siyahi çocukların kitapsız veya eski, yırtık, eksik kitaplardan ders görmeleri onları hiçbir şekilde rahatsız etmez. Benzer şekilde siyah çocuklara ait okullar ısıtmasız, tuvaletsiz ve bazen de karatahtasızdır (Young, 2015: 9-10). Malcolm X’in de vurguladığı üzere zenci toplumundaki insanlar beyazlar tarafından; cehaletin, fakirliğin, hastalığın ve ölümün kol gezdiği kötü bir kapanın içine hapsedilir. (Malcolm X, 2020a: 24). Siyahilerin içinde bulundukları olumsuz koşulların acısını varlığının her zerresinde hisseden Malcolm X, doğacak çocuklara umut ve gelecek verememenin ıstırabını yaşar (Malcolm X, 2020a: 26). Sadece siyah oldukları için dışlandıklarını, ezildiklerini ve hor görüldüklerini iddia eder (Malcolm X, 2020b: 38). Ona göre siyahiler bu sıkıntılardan kurtulabilmek için kendilerine gelmelidir (Malcolm X, 2017: 30). Kök değerlerine sımsıkı bağlanmalıdır. Siyah insanlar beyaz adama karşı olan korkularından kurtulmak için uyanmaya mecburdur (Malcolm X, 2018: 145). Uyanan siyahiler dünyadaki bir numaralı ikiyüzlü varlık olan beyaz adamın ellerinin kanlı olduğunu bütün dünyaya haykırmalıdır (Malcolm X, 2018: 143). Kısacası Malcolm X, koyu tenli dünyanın bağımsızlığı, kuvveti, itibarı, nüfuzu ve zenginliği arttıkça beyaz adamın koyu tenli dünyayı sömürme ve tahakküm altına alma gücünü kaybedeceğini iddia eder (Malcolm X, 2020b: 62).

 

Malcolm X’in hayatındaki kırılma noktalarından bir diğeri de hac yolculuğudur. Zira bu yolculuk onun yaşamını şekillendiren birçok ezberi bozmasını beraberinde getirir. Hac yolculuğu sayesinde Malcolm X, insanların diline, ırkına rengine bakılmaksızın eşit ve değerli olduklarını yaşayarak öğrenir. Beyaz, siyah, kırmızı, kahverengi ve sarı renkli insanların bir uçakta kardeşçe seyahat etmeleri onu büyüler. Zira bu insanlar aynı Tanrı’nın, Allah’ın sevgisini gönüllerinde taşımaktadır (Haley, 2020: 641). Hacla birlikte görüş açısı alabildiğine genişler. Ruhunu kuşatan yoğun sisten kurtulur. Bu gezi ruhuna yeni bir anlayış üfler. Kutsal Belde’de geçirdiği iki hafta içerisinde, Amerika’da geçirdiği otuz dokuz yıl boyunca hiç rastlamadığı şeylere tanık olur. Bütün ırkların ve bütün renklerin gerçek bir kardeşlik anlayışı içinde bir arada yaşadıklarına şahitlik eder. Bu insanların tek bir yürek ve tek bir beden gibi olmalarına hayranlık duyar. (Haley, 2020: 699-700). Malcolm X, hayatında ilk kez, renk ve görünüş farkının önemli olmadığı bir yerde bulunmanın, oranın havasını özgürce teneffüs etmenin nasıl bir şey olduğunu anlar (Young, 2015: 121). Diğer bir ifadeyle o, gerçek İslam’la tanışır. İnsanların barış ve kardeşlik içerisinde yaşayabildiklerini görünce kendini güvende ve hür hisseder (Young, 2015: 124). Çeşitli milletlerden ve etnik kökenlerden gelen binlerce insanın birlikte aynı Tanrı’ya dua etmesi onu derinden etkiler. Böylelikle Malcolm X, beyazları ırkçılıktan kurtarmada İslam’ın gücünü fark eder (Marable, 2014: 303). Kısacası hac yolculuğu Malcolm X’in; ufkunu, zihnini ve bakış açısını olabildiğince genişletir (Malcolm X, 2020b: 160).

 

Malcolm X’in hayatı trajediyle başlar ve öyle de biter. Evi bombalanmasına rağmen söz verdiği konuşmayı iptal ettirmez (Marable, 2014: 404). Doğru bildiği yoldan dönmemeyi kendisine düstur edindiği için ölümden korkmamayı bilinçli bir şekilde tercih eder (Marable, 2014: 416). Bu noktada New York Times gazetesine konuşurken, “zaten ölü olan bir adam gibi yaşadığını” vurgular (Marable, 2014: 407). Büyüyen fırtınaya rağmen halka yönelik faaliyetlerini azaltmaz (Marable, 2014: 386). Artan kuşkuları ve depresyon krizleri de hareketlerine engel oluşturmaz. Malcolm X, çelik gibi azmiyle yoluna devam eder (Marable, 2014: 398). Radikal liderliğinin bedelini ise tecrit ve yalnızlıkla öder (Marable, 2014: 414). 21 Şubat 1965’te uğradığı suikast sonucu trajik bir şekilde bu dünyaya veda eder. Kısaca Malcolm X, mazlum siyahilerin gür sesi olmayı başarmış korkusuz bir kahramandır. O, her yanı trajedilerle kuşatılmış bir hayata son nefesine kadar kafa tutup krizlerini fırsata çeviren bir diriliş eridir. Hayatın zorluklarına teslim olmayı değil şartlar ne olursa olsun aldığı her nefeste daha çok var olmayı başarmış bir direnişçidir. O, kendisinden esirgenen anlayışı, şefkati, merhameti, sevgiyi, samimiyeti ve tebessümü bütün içtenliğiyle insanlara sunan bir gönül eridir.

 

Erol Çetin

 

Yitiksöz Sayı-25