Yaralar, Yaralılar ve Huzursuz Kalp Sendromu

 

İlk göz ağrım, öykü kitabım Huzursuz Kalp Sendromu Hece Yayınları’ndan haziran ayında okuyucuyla buluştu. On dokuz öyküden oluşan kitabın bazı öyküleri daha önce farklı edebiyat dergilerinde yayımlandı. Birbirinden bağımsız gibi görünmesine rağmen çeşitli unsurlarla birbiriyle ilişkili ilerleyen öykülerde daha çok yalnız, ötelenmiş, dünya ağrısı çeken insanların hikâyelerini anlatmaya çalıştım. Aslında öykülerimin hepsi acı ve hüzün ikliminin bir parçası. Yazdıklarım yarası olan kişilerden ya da şeylerden doğuyor. Benim için acının olmadığı bir öyküyü yazmak çok zor. Bundandır ki Çileli Âdem’den, marketteki sukulente; adliye koridorlarındaki Süheyla’dan, Sahipata’nın Mualla’sına kadar neredeyse bütün öyküler ve öykü karakterleri hüzün ve acıyla çevrili.

 

İlk öykümün yayımlanmasıyla kitabımın çıkmasına kadar geçen sekiz yıl, ilk kitabın çıkması için uzun bir süre gibi görünse de benim açımdan öykülerin ve kitabın demlenmesi için ideal bir zaman. Öyküleri yine yeniden okumadan, ifadeleri alt üst etmeden, cümleleri evirip çevirmeden iyi bir metin oluşturmak pek mümkün değil. Ben de bunu yapmaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğum okuyucunun kanaatinde artık.

 

Bu yılın mayıs ayında Huzursuz Kalp Sendromu’nun basılacağı haberini kıymetli editörüm Ali Karaçalı’dan aldığımda çok heyecanlandım. Bazı duyguların tarifi çok zor, bu da onlardan biri. Benim için bu süreç ile annelik sürecim paralel ilerledi. Basılı olarak kitabı elime ilk aldığımda kızımı ilk defa kucağıma aldığımdakine benzer bir duygu hissettim. Emek verilen, mücadele edilen ve çok istenen bir şeye kavuşmanın sevinci var ikisinde de. Tanımı güç duygular… Bebek kokusu ve basılı kitap kokusu bende bu süreçte birbiriyle bütünleşmiş oldu.

 

Kitabım henüz basılmadan önce öykülerim çeşitli dergilerde yayımlanırken aldığım destek ve olumlu geri dönüşler kitap çıkarmamda en büyük motivasyon kaynağı oldu. Öykülerime dair güzel eleştiriler almasam kitap çıkarmaya cesaret edemeyebilirdim. Ancak bu hiç reddedilmedim ya da olumsuz eleştiri almadım anlamına da gelmesin. Elbette eleştirilen, beğenilmeyen öykülerim de oldu. Bütün bunların tamamı beni şimdiki ben yaptı.

 

İnsan bazen el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor bunun da başkalarında nasıl bir karşılığı olduğunu tahmin edemiyor, yaptığı iyi mi kötü mü tek başına göremiyor çoğu zaman. Bunun için her işte olduğu gibi edebiyat ve yazı dünyasında da yol, yöntem göstermeyi, desteği ve eleştiriyi çok önemsiyorum. Buna ek olarak; kitap yayımlandıktan sonra, sosyal medya başta olmak üzere değişik mecralardan çok güzel geri dönüşler, mesajlar aldım. Yazar için anlaşılmak çok kıymetli. İnsanın kendi satırlarını, cümlelerini, okuyucunun hikâyelerinde, tweetlerinde görmesi de çok güzel bir his. Yazdıklarım başkalarında karşılık bulmuş ki onlar da paylaşmaya değer bulmuş. Bir yazarın aslında her insanın istediği en anlamlı, kıymetli duygulardan biri bu: Başkalarınca anlaşılmak, duygudaşlık yaşamak. Huzursuz Kalp Sendromu bunu yazar olarak tatmama vesile oldu. Dilerim ki Huzursuz Kalp Sendromu başta olmak üzere bundan sonrası için de yazdıklarım okuyucuda bir anlam, karşılık bulsun. Kitabın yarattığı duygu iklimi geniş olsun.

 

Merve Özgenli Çelik

 

Yitiksöz Sayı - 13