Yazar İçin Yeniden: Seyahat Yâ Resulallah

 

Cemile Sümeyra’nın Seyahat ve Edebiyat’ı; Hazreti Âdem’in dünyaya gönderilişinden günümüze kadarki seyahatleri zihin dünyamızda bir amaca bağlayan, kaybedilenleri de hatırlatma işlevi gören bir çalışma olarak kabul etmek mümkündür. Seyahat’i basit bir yer değiştirme, gezme olarak görmeyen Cemile Sümeyra, yazarlar ve eserlerini incelemeye geçmeden “seyahat”in felsefesini kurguluyor. Üç bölümden oluşan kitapta Birinci Bölüm, “Seyahat Nedir?” başlığı altında bu sorunun cevabını arıyor. İkinci Bölüm, “Seyahatnameler ve Gezi Edebiyatı” başlığını almış; Üçüncü Bölümde ise “Seyahatname Yazarları ve Eserleri” başlığıyla Seydi Ali Reis ve Evliya Çelebi’den başlayarak günümüz yazarlarına uzanan otuz dört yazar ve eseri incelenmiş.

 

Edebiyat tarihlerinin önemli bir alanını işgal eden “seyahat edebiyatı”, bağımsız bir edebî tür olarak da kabul görmektedir. Buradan doğan ürünlerin sadece gezip görülen yerleri irdelediğini söylemek çok eksik kalacaktır. Coğrafyadan sosyolojiye, sanat tarihinden teolojiye, felsefeye, tarihe uzanan seyahat metinleri yazarının iç dünyasına da uzanır. Bu bağlamda yazar Cemile Sümeyra “Seyahat ile edebiyat kavşağında meydana gelen literatürün, toplumu, insanı, dönemleri, hayat tarzlarını, ülkeleri, şehir hayatını, şehir insanını, düşünceleri anlamayı kolaylaştırdığını ve vazgeçilmez bir kaynak hâline geldiğini” iddia etmektedir. (Sümeyra, 2017, s.12)

 

Seyahati amaçlı bir yolculuk, olarak tanımlayan yazar, mesafenin de uzun olması şartını düşer. Mesafe kısa olduğunda yapılan yolculuk “gezi” yahut “gezinti” olarak adlandırılmaktadır. Modern insanın teknolojik aygıtlarla olan bağının merak duygusunu tahrip ettiğine işaret edilirken, aynı dünyanın turizm adı altında seyahat ruhunu baltaladığı da hissettirilir. Turizm amaçlı yer değiştirmeler asrın koşturmaları içerisinde yalancı bir boş zaman algısına kilitlenmiş ve önceden belirlenmiş dar bir mekânda sadece dinlenmeye odaklanılmış kısıtlı zaman parçaları görünümündedir. Oteller, pansiyonlar, tüm turizm unsurları sizi bir mekâna bağlayıp rahat ettirmeye odaklıdır. Oysa seyahat eden kişi, planlı yer değiştirmeleri, keşif arzusu ve merak insiyakıyla gerçekleştirir. Keşfi, seyahatin insana en değerli armağanı olarak niteleyen yazar, insanın niçin seyahat ettiğinin bilincinde olması gerektiğine vurgu yapar.

 

Kişi, “tebdil-i mekânda ferahlık” olduğuna inanarak da yer değiştirebilir, göç etmek/hicret etmek zorunluluğundan da yer değiştirebilir, mekânı değiştirmeden bütünüyle içinde “kendinden kendine” bir yer değiştirme de yapabilir. Tüm bu yer değiştirme eylemleri insanoğlu için başka başka tecrübelerin kapısını aralar.

 

Ve “Yeryüzünde dolaşın!” (Rum, 42; Yusuf, 12; Ankebut, 20) emrinden çıkarılacak hisse vardır. Gez, gör ve düşün! “Gezmek, seyran etmek, bakmak, aslında hakikat arayışıdır. Kur’an, hakikatin ne olduğunu insana anlatmaktadır. Gerek dış gezi, gerekse iç gezi, insanın hakikati bulması, gerçekleri görebilmesi açısından önemli bir imkândır. İnsan, özellikle yüceliği arayarak aslında Allah’ı aramaktadır. Ancak yüceliğin en derinden hissedildiği, dağlar, çöller ve okyanuslarda, acziyetinin farkına varır. Yüce yerler karşısında hissedilen acziyet duygusundan kurtulamaz insan. O yüzden dinî kitaplarda, her daim yeryüzünde seyahat edip tefekkür etmenin gereği vurgulanmıştır. (Sümeyra, 2017, s.23)

 

Seyahat ve Edebiyat’ın Birinci ve İkinci Bölümlerinde seyahat’in ne’liğinden, kimin seyahat ettiğine, ne sebeple seyahat ettiğinden, seyahatin tarihine, seyahat mekânlarına, nelerin seyahat edebiyatına dâhil edilebileceğine, gezi yazıları ile seyahatnamelerin farklarına, dünya edebiyatında seyahatnamelerin durumuna, Türk edebiyatında (halk, dîvan, modern edebiyatlarımız) seyahat ve gezi ile ilgili yazılanlara kadar teferruatlı bir incelemeye tabi tutulan “seyahat edebiyatı”, Üçüncü Bölümde örnek metinlerin incelenmesiyle devam etmiştir.

 

Burada Hüseyin Çil’in kitabın Üçüncü Bölümü için yaptığı isabetli değerlendirmeyi anmalıyız: “Birbirinden asırlarla ifade edilebilecek derecede farklı dönemlerde yaşamış, birbirleriyle oldukça farklı dünya görüşünde olan, birbirinden farklı mesleklerden gelen şahsiyetlerin yine birbirinden farklı türlerde kaleme aldıkları metinler, seyahat çatısı altında bir araya geliyor. Böylece Seydi Ali Reis ile Abdullah Harmancı arasındaki zamansal uçurum, bir devlet görevlisi olan Yirmisekiz Mehmet Çelebi ile bir yazar olan Buket Uzuner arasındaki bakış farkı, Nuri Pakdil ile Erdal Öz arasındaki ideolojik ayrışma, seyahate bir gönüllü olarak çıkan Evliya Çelebi ile vatan derdine çare arayan Ahmet Mithat arasındaki yaklaşım farkı aynı metinde bir arada olmaları nedeniyle bir sorun olmaktan öte bir zenginlik hâlini alıyor. Nabi’nin şairliği, Halide Edip’in kadınlığı, Necip Fazıl’ın dindarlığı metinlerde ön planda yer alırken tüm bunlar seyahatle birleştiklerinde başka bir ruha bürünüyor.” (Çil, 2019, s.123)

 

Her seyyah notlarını toparlayıp yayımlayabilir elbette; ancak bir edebiyatçının seyyah olması okuyucular için büyük şanstır. Herhangi bir seyyahın gözüne takılanlarla bir seyyah edebiyatçının gözüne takılanlar arasında fark olmalı diye düşünüyorum. İşte kitabın bu son bölümü zihnimizde bu ayrımı da netleştirmeye yarıyor. Ahmet Haşim’in seyyah gözü ile Seydi Ali Reis ve Yirmisekiz Mehmet Çelebi aynı yerden bakmıyor sanki. Ya da farklı yüzyıllardaki seyahatname yazarlarımız Avrupa’da neleri, ne kadar, nasıl gördü? Doğu’dan Batı’ya bakan gözle Batı’dan Doğu’ya bakan göz, niyet aynı olabildi mi? Batılı seyyahlar sadece kendi iç meraklarının peşinden mi sürüklendiler Afrika’ya, Amerika’ya, Arap Yarımadası’na? Seyahatlerinin geri planındaki niyetleri neydi? Bütün bu sorular çoğalarak devam edebilir ve biz her birinin cevabını bulabilmek için o metinden o metne seyahat edebiliriz. Yine de her yazarın Evliya Çelebi’ye ilham veren “Seyahat Yâ Resulallah!” arzusunun ardından gitmesini ve okuyuculara gidilen yerlerin metinlerini armağan etmelerini diliyorum.

 

Seyahat tutkusunun edebiyattaki yerini tespit etmeye çalışan Cemile Sümeyra’nın kitabında ince bir işçilik sergilediğini belirtmeden geçmeyelim. Yazarın meseleyi felsefî bir düzlemde sorgularken konuya dair yazılıp çizilenleri özenle toparlayıp, dikkatlice tasnif ettiğini görüyoruz. Bir kavram çalışması da sayabileceğimiz kitabın tüm seyahat severler ve edebiyatseverler için entelektüel manada önemli bir kaynak ve keyif veren bir metin olduğunu söyleyebiliriz.

 

Nesime Ceyhan Akça

 

Yitiksöz Sayı-24