ZVYAGİNTSEV VE DÖNÜŞ ÜZERİNE

 

Rusya’nın kalabalık şehirlerinden birinde doğan Andrey Zvyagintsev, sinematografik doğa manzaraları şöleniyle ve konusuyla ilgi çeken ilk filmi The Return – Vozvrashchenie (Dönüş) ile Tarkovsky’nin varisi ilan edilmiştir. The Return – Vozvrashchenie (Dönüş) çekildiği 2003 yılında Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan da dâhil olmak üzere birçok ödüle layık görüldü.

 

Zvyagintsev, Dönüş filminde aile teması üzerinden psikolojik ve fiziksel bir yolculuğu anlatır. Film ana karakterleri iki kardeşin üzerinden şekillenmektedir. Andrei ve İvan birbirine zıt iki karakterdir. Mahalle arkadaşları ile yüksek bir kuleye çıkıp aşağı atlama yarışması yaptıklarını ilk sahnelerde görmekteyiz. Büyük çocuk Andrei, kardeşi İvan’ı aşağı atlaması konusunda zorlar. Fakat İvan korkmaktadır. Bu sahneden sonra annenin gelip şefkatli kollarını açıp İvan’ı kurtardığını görmekteyiz. Anne güvenli limanı simgelemektedir. İvan’a karşı arkadaşlarından daha katı tutum sergileyen Andrei, toplumsal kabul düşüncesiyle hareket eden bir birey durumundadır. İvan ise ne olursa olsun şüpheci, kendi doğrularının peşinden giden ve sorgulayan bir karakterdir.

 

Filmde kardeşler dışında diğer önemli karakter ise babadır. On iki yıl sonra evine dönen baba figürü ilk olarak yatakta uyurken gösterilmektedir. İtalyan Rönesans ressamı Andrea Mantegna’nın, 1490 yılında resmettiği en meşhur eseri ‘Lamentation over The Dead Christ (Ölü Mesih’in Ardından Ağıt) resmindeki gibi babayı uyurken görmekteyiz. Film, baba bu zamana kadar neredeydi, neler yapıyordu gibi soruların peşine düşmez. Babaya yönetmen tarafından yüklenen anlam gayet mesiyaniktir. Andrei ve İvan babalarını uyurken gördükleri ilk sahneden sonra İvan koşarak tavan arasına gider. Tozlu bir sandıktan bir kitap çıkarır ve kitabın içinden bebekliklerinde çekilmiş aile fotoğraflarını arayıp bulur. Fotoğrafın bulunduğu sayfa Hazreti İbrahim’in oğlunu kurban edişinin resmedildiği bir sayfadadır. Baba ve oğulları arasındaki ilişkiye mistik bir metafor yüklenmektedir. Filmde baba ile anne arasındaki ilişkiye de pek yer verilmez. Babanın dönüşünün daha önemli bir misyonu olduğunu filmin ilerleyen sahnelerinde görmekteyiz. Baba uyanır ve yemek sahnesine geçiş yapılır. Yemek sahnesinde ise Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosu gibi bir sahne seyircileri karşılamaktadır. Babanın gelişi ve varlığı fazlasıyla mistik ögelerle betimlenmiştir.

 

Filmin ikinci kısmında baba ve kardeşler, üç gün sürecek olan belirsiz bir yolculuğa çıkarlar. Andrei, babasının on iki yıldır ortada olmayışını sorgulamadan otorite figürü olan babaya koşulsuz bağlılık ve itaat göstermektedir. İvan ise tam tersi bir pozisyon alıp babanın her yaptığını her dediğini sorgulayarak babasına ve simgelenen otoriteye karşı kendince bir isyan bayrağı dalgalandırmaktadır. Yolculukları boyunca babanın, çocukları gerçek hayata hazırladığını düşündüren olayları ve tutumları görmekteyiz. Andrei ve İvan’ın babaya olan tutumlarına dinî açıdan bakacak olursak, iki farklı inanç arketipinin betimlendiğini yorumlayabiliriz. Andrei, Tanrı-Devlet-Babaya koşulsuz itaat eden birisi iken İvan, Tanrı-Devlet-Baba varlığını sorgulayan birisi olarak betimlenmektedir. Yolculuk boyunca iki kardeş, iyi anlaşmalarına rağmen, yer yer baba konusunda anlaşmazlığa düşerler.

 

Filmin son kısmında baba ve çocukların ıssız bir adaya kayıkla olan yolculuğunu görmekteyiz. Film boyunca babanın gizemli işler çevirdiği ve gizemli adamlarla görüştüğü gösterilse de seyirci buna dair bir yorum yapamaz. Belli bir müddet sonra çocuklar kayıkla balık avlamaya giderler. Babaları belli bir saatte dönmeleri konusunda onları uyarır ve saatini Andrei’nin koluna takar. İlk kez Andrei de baba figürüne karşı gelerek denileni yapmaz ve belirlenen saatte dönüş yapmazlar. Dönüş sonrası baba Andrei’ye sinirlenir ve vurur. İvan, içindeki isyan duygusunu bastırmaz ve en büyük korkusu olan kuleye tırmanır. Filmin başından sonuna dek İvan ile anlaşamıyor gibi görünen baba da kuleye tırmanır ve trajik son vuku bulur. Baba, merhametsiz gibi görünse de burada İvan’ı korkularıyla yalnız bırakmak istemediğini ve ona yardım elini uzattığını görmekteyiz. Yine burada Hazreti İsa’nın İncil’de geçtiği şekliyle çarmıha gerilirken söylediği sözlere atıfta bulunulmuştur: Eli eli lama şevaktani? (Tanrı’m beni neden terk ettin?)

 

Baba ölür ve kardeşler babanın cenazesini taşımak için yol boyunca babanın öğrettiği şeyleri kullanırlar. Film boyunca İvan, bir kez baba diye seslenir. Bu da babanın kayıkla uzaklaştığını gördüklerindedir. İvan’ın babayı kabullenişi babanın ölümüyle başlar. İvan’ın ve Andrei’in güvenli liman olan anneye dönüş yolculuğunun başlamasıyla film noktalanır.

 

Film, kardeşlerin fotoğraf makinesinden çıkan yolculuğa dair mutlu karelerle son bulur. Yönetmenin bu fotoğrafları koymasındaki amaç, Andrei rolünü oynayan oyuncunun (Vladimir Garin) filmin gala gününde, açılış sahnesindeki kuleden atlayarak trajik bir şekilde ölümünü anmasıdır.

 

Ebru Özdemir

 

Yiksöz Sayı - 14